zeynepkrtas

Atilla İLHAN'dan Şiirler....

Önerilen İletiler

Ağustos Çıkmazı

beni koyup koyup gitme

ne olursun

durduğun yerde dur

kendini martılarla bir tutma

senin kanatların yok

düşersin yorulursun

beni koyup koyup gitme

ne olursun

bir deniz kıyısında otur

gemiler sensiz gitsin bırak

herkes gibi yaşasana sen

işine gücüne baksana

evlenirsin çocuğun olur

sonun kötüye varacak

beni koyup koyup gitme

ne olursun

elimi tutuyorlar ayağımı

yetişemiyorum ardından

hevesim olsa param olmuyor

param olsa hevesim

yaptıklarını affettim

seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan

beni koyup koyup gitme

ne olursun

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Adım Sonbahar

nasıl iş bu

her yanına çiçek yağmış

erik ağacının

ışık içinde yüzüyor

neresinden baksan

gözlerin kamaşır

oysa ben akşam olmuşum

yapraklarım dökülüyor

usul usul

adım sonbahar

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Adımla Nasıl Berabersem

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan

koşar gibi yürüyüşün

karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın

karanlık boşluklarında akıp giderken zaman

adımla nasıl berabersem öylece beraberiz

seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye

gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat

koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz

ve sonra her zaman her ölümlüye

aynı şartlar altında kısmet olmıyan

gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

An Gelir

an gelir

paldır küldür yıkılır bulutlar

gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet

o eski heyecan ölür

an gelir biter muhabbet

çalgılar susar heves kalmaz

şatârâbân ölür

şarabın gazabından kork

çünkü fena kırmızıdır

kan tutar / tutan ölür

sokaklar kuşatılmış

karakollar taranır

yağmurda bir militan ölür

an gelir

ömrünün hırsızıdır

her ölen pişman ölür

hep yanlış anlaşılmıştır

hayalleri yasaklanmış

an gelir şimşek yalar

masmavi dehşetiyle siyaset meydanını

direkler çatırdar yalnızlıktan

sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır

kaf dağı`nın ardındaki

ne selam artık ne sabah

kimseler bilmez nerdeler

namlı masal sevdalıları

evvel zaman içinde

kalbur saman ölür

kubbelerde uğuldar bâkî

çeşmelerden akar sinan

an gelir

-lâ ilâhe illallah-

kanunî süleyman ölür

görünmez bir mezarlıktır zaman

şairler dolaşır saf saf

tenhalarında şiir söyleyerek

kim duysa / korkudan ölür

-tahrip gücü yüksek-

saatlı bir bombadır patlar

an gelir

attilâ ilhan ölür

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Arabesk

ıslığında usturalar bileniyor

bıyıkları marşandiz katarı

zulasında eroini esrarı

tutuklandıkça yenileniyor

kafası kızdı mı taksim`de akşam

bütün lahmancunlar ondan sorulur

oğlanın birine takıldı / tamam

çengelköy`lü sevtap diye meşhur

göğüsleri hakikat birer kumru

eskiden de süslenir boyanırmış

ayak ayak üstüne atıp oturdu mu

insanda can mı bırakırmış

sabaha karşı bir büyük rakı

yıldız tozuması külüstür mehtap

arabada sevişmek başlıca merakı

ne kanun tanıyor ne de kitap

bu yollara düşecek adam mıydı

çiçek yaptırmalar parfüm filan

bu sefer yakasını fena kaptırdı

sevtap başını yiyecek anlaşılan

boşversene / daha ölmedik ulan

Atilla İLHAN...

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Aysel Git Başımdan

Aysel git başımdan ben sana göre değilim

Ölümüm birden olacak seziyorum.

Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün

Dağıtır gecelerim sarışınlığını

Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,

hiçbir dakikamı yaşayamazsın.

Aysel git başımdan ben sana göre değilim.

Benim icin kirletme aydınlığını,

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,

gözlerim hızlandırır tenhalığını

Yanlış şehirlere götürür trenlerim.

Ya ölmek ustalığını kazanırsın,

ya korku biriktirmek yetisini.

Acılarım iyice bol gelir sana,

sevincim bir türlü tutmaz sevincini.

Aysel git başımdan ben sana göre değilim.

Ümitsizliğimi olsun anlasana

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.

Sonbahar uğultusu duymamışsın ki

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,

uzak yalnızlık limanlarına.

Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,

Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.

Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.

Sakın başka bir şey getirme aklına.

Aysel git başımdan ben sana göre değilim,

ölümüm birden olacak seziyorum,

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

Aysel git başımdan seni seviyorum...

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Bakarsak

Zarif bir hüzündür bembeyaz dolaşan kuğuya bakarsak

Mücevher titreşimleriyle mütereddit bir akşam suya bakarsak

Fazlasıyla ısındı deniz kaynadı kaynayacak

Dipten bir deprem yaklaşıyor suyun üzerindeki buğuya bakarsak

Ne kadar yoksul ve çıplak görünürse görünsün ağaçlar

O kadar yakındır ilkbahar özsuyu yürümüş dallara uğultuyla bakarsak

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Bana Bir Şimşek Çak

bana bir şimşek çak

ortalık fena karanlık

yüreğim örtülüyor

ağır bir dalgınlığa genişliyorum

durmadan değişen o mevsimde

dağlarda kalın

omuz omuza bulutlar

çok fena kalabalık

ellerim çıplak

bana bir şimşek çak

kötü bir tuzaktayım

bilmem ne yapsak

aklımda fikrimde onlar

yaşlı ve genç

erkek ve kadın

korkularıma tutsak

bana bir şimşek çak

içim içime sığmıyor artık

vahim bir çağrışımdan

daha vahimine atlamaktayım

bana bir şimşek çak

belki fena halde

yanılmaktayım

o ince kız çocuğu

gün doğmadan her sabah

bir hapisaneden bir nezarethaneye

kelepçeli götürülüyor

dudakları titrek

gözlerinde buğu

bilmem ki nasıl anlatayım

bağışlanmaz suçu dünyayı sevmek

bir de o

adını bile bilmediği

kıvırcık saçlı`devrimci`öğrenciyi

fakülte kapısında vurulmuş

yağmurun altında

çıplak

bana bir şimşek çak

çok yanlış anlaşılmaktayım

hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor

içimdeki zemberek

boşandı boşanacak

yaşamak mı gerek

yoksa unutmak mı

şaşırmaktayım

galiyef yoldaş ne olacak

galiyef yoldaş sibirya sürgünü

sanki yalın bir bıçak

kayarak

bir kırlangıç hızıyla

bulutların arasından

karanlığın böğrüne saplanacak

galiyef yoldaş ne olacak

galiyef yoldaş sibirya sürgünü

elinde bir mektup eski yazıyla

artık yüzünü bile unuttuğu

karısından

burnunda sadece kokusu var

ilkbahar kadar müşfik

sonbahar kadar yumuşak

galiyef yoldaş ne olacak

avrasyada hala mazlumların uğultusu

kısa bozkır atlarının nallarından

gizli kıvılcımlar ki etrafa saçılıyor

azadlık mermileridir

çekirdekleri çelik

cehennem gibi sıcak

bana bir şimşek çak

sala veriliyor görünmez minarelerden

İzmir de istirdat ı yaşamaktayım

bir yangın soluğu sokak içlerinden

kordonboyunda muzaffer atlılar

fahrettin paşanın süvarisi

bana bir şimşek çak

yolumu aydınlatacak

gazi`nin gözlerinden

mavi bir şimşek

kuva-yı milliye mavisi

aynı emaneti taşımaktayım

`hürriyet ve istiklal benim karakterimdir`

çünkü hain sinsi ve korkak

aynı düşmana karşı

savaşmaktayım

Atilla İLHAN...

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Ben Sana Mecburum

Ben sana mecburum bilemezsin

Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

Büyüdükçe büyüyor gözlerin

Ben sana mecburum bilemezsin

İçimi seninle ısıtıyorum

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor

Bu şehir o eski İstanbul mudur?

Karanlıkta bulutlar parçalanıyor

Sokak lambaları birden yanıyor

Kaldırımlarda yağmur kokusu

Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur

İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur

Tutsak ustura ağzında yaşamaktan

Kimi zaman ellerini kırar tutkusu

Birkaç hayat çıkarır yaşamasından

Hangi kapıyı çalsa kimi zaman

Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor

Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor

Durup köşe başında deliksiz dinlesem

Sana kullanılmamış bir gök getirsem

Haftalar ellerimde ufalanıyor

Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

Ben sana mecburum sen yoksun

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun

Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden

Belki Yeşilköy`de uçağa biniyorsun

Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor

Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin

Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem

Bu kurtlar sofrasında belki zor

Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden

Ne vakit bir yaşamak düşünsem

Sus deyip adınla başlıyorum

İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin

Hayır başka türlü olmayacak

Ben sana mecburum bilemezsin...

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken

akşamın acı su karanlığı içinden

soğuk kadife teması yalnızlığın

şuh bir kahkaha balkonun birinden

gizli işareti midir bir başlangıcın

sevmek için geç ölmek için erken

başbaşa çay elele yürümek derken

boğaz vapurları mı iskele sancak

telefonda kaybolmak sesini beklerken

insan insanı yeniler doğrudur ancak

sevmek için geç ölmek için erken

içimdeki gökkuşağı besbelli neden

bulutların içinden kuşlar yağıyor

bir şiire başlarsın birini bitirmeden

hiç kimse gözlerine inanamıyor

sevmek için geç ölmek için erken

sevmek sevildiğini bile farketmeden

yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi

sevmek zehir zemberek ve yürekten

gecikerek de olsa vuruşur gibi

sevmek için geç ölmek için erken

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Mevsimidir

mevsimidir

müphem bir meltem yoklar dal uçlarını

gizlice ürperir yaseminler

körfezde deniz dalgın

bilinmez hangi aşktan arta kalmış

vahim bir yalnızlığı dinler

mevsimidir

artık erken kararır sular

her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların

korular terk edilmiş

ağaçlar duman duman

yalılar tenha

kanlıca ilk yağmurla serinler

mevsimidir

nedense ölmeye heveslenir insan

uzaya

bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya

rayından çıkmıştır yaşamak

bir eskimişlik duygusu nereye baksan

gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya

çünkü ne güzeller

zehir zemberek güzeldir artık

ne zehir zemberek çirkindir

yeni çirkinler

Atilla İLHAN...

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Sen Burda Bir Yabancısın

bu rüzgarın tadı senin hiç tatmadığın

bu yolcular bilmediğin bir yerden geliyor

konuştukları dil ömrünce duymadığın

gözlerini sakla sen burda bir yabancısın

akşam tren raylarına yağmur yağıyor

devrilmiş bu sokak ayak basmadığın

çarmıha gerilmiş afişler ıslanıyor

karanlıkta bir kadın tanımadığın

bir şeyler söylüyor anlamadığın

şüpheli oteller üstüne geriniyor

sen burda bir yabancısın saklanmalısın

akşam tren raylarına yağmur yağıyor

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

O Sözler

o sözler ki acıdır

mapusane avlularında

demirli kırbaçlar gibi şaklar

o sözler ki sırasında

çiçek açmış bir nar ağacıdır

dağ ufkuna vuran deniz aydınlığı

sırasında gizemli bıçaklar

o sözler ki

imgelem sonsuzluğunun

ateşten gülüdürler

kelebek çarpıntılarıyla doğarlar ölürler

o sözler ki kalbimizin üstünde

dolu bir tabanca gibi

ölüp ölesiye taşırız

o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan

uğrunda asılırız

Atilla İLHAN...

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

İki Yüzlü Melekler

sayende sayeban olduk İstanbul şehri

sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk

yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda

ve yaktı perişan eyledi sine-i sad-paremizi

saplanıp hançer misali bir hilal

sokaklar serseri biz serseri

yüksekkaldırım’da

bir cezayir şarkısını dile getirdi plaklar

cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir

sinemalar nerdeyse boşalacaklar

vay anam vay

sen ne dersin İstanbul

sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin

kimin gücü yeterse kahretsin pazarlığı

sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan

yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım

yol üstünde sevda pazarlığı aşk pazarlığı

kurtulmadık gitti bu denlü kepaze hayattan

hep böyle gecelerin koynunda yaşadık

geceler serseri biz serseri

karakoldaki aynada safran gibi kirli yüzümüz

gözlerimiz hasta gözleri ellerimiz hasta elleri

kırılmış kavala dönmüşüz

sen söyle serseriler kıralı İstanbul

sen söyle iki gözüm

hangi merhem çaredir şu bizim yaramıza

yel üfürdü su götürdü gençliğimizi

elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık

meydanlar serseri biz serseri

sağımız sefalet solumuz ölüm

işte geldik gidiyoruz

kahrolasın

kahrolasın İstanbul şehri

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hannelise

yağmurda çıkıp geleceksin hannelise

yağmur gözlerinden çıkıp gelecek

bir öğle sonu paris`te hannelise

bir kahvede grands boulevards türküsünü çalacaklar

paris ve yapraklar sararmış etrafımda

seine`e kanat vurup bir rüzgar geçiyor

gare d`orleans`da saat şimdi üç diyecek

yağmurdan çıkıp geleceksin hannelise

gözlerine bakıp sanki mavi diyeceğim

sanki çocuk diyeceğim

aydınlanacaklar

balığa çıkmış bir ihtiyar rıhtımda

suya atıp söndürecek

cigarasını

bir öğle sonu paris`te hannelise

bir kahvede grands boulevards türküsünü çalacaklar

insan kendisine rağmen yaşayamaz

kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz

diyemeyiz hannelise

sen mutlaka lichtenstein dükalığından bahsedersin

yapraklarını döker ıhlamur ağaçları katedralin önünde

ben içimde müstesna bir ateş bahçesi donatırım

bembeyaz

bembeyaz hannelise

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Belki Gelmem Gelemem

Sen istinyede bekle ben burdayım

İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım

Çünkü ben buradayım karanlıktayım

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor

Şarabım bütün ekşi suyum soğuk

Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin

Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç

Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu

Ben senin olmadığını arıyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa

Hiçbiri benim değil

Belki ölmek hakkımı kullanıyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Yasak Sevişmek

öteki kapımdan gel bunu açamazsın

eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel

hem tetik bulun ardında biri olmasın

hanidir ben bu evde saklanıyorum

adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum

gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum

öteki kapımdan gel bunu açamazsın

sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel

pancurların gerisinde kararıyorum

içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor

telefonda sesini tanıyamıyorum

yüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor

böyle hep bir şey kopuyor bir şey kırılıyor

sabaha karşı gel eski gözlerinle gel

öteki kapımdan gel bunu açamazsın

hem tetik bulun ardında biri olmasın

artık hiç kimse beni yaşamıyor

aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler

korkularım oldum bittim kimsesizdiler

yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum

bir revolver romanımı tamamlıyor

oyun bitti ışıklarımı söndürdüler

yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel

öteki kapımdan gel bunu açamazsın

üzerime kilitleyip mühürlediler

hem tetik bulun ardında biri olmasın

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Yanılsama

hiç görmediğim gökler vahşi yeşil

ağır şehirler oturmuş altına

içinden sular geçiyor erimiş cam

parıltıdan göz gözü görmez olmuş

bu kız sevdiğim o kız değil

bir başka yüz takmışlar suratına

kendisiyle kavgalı sabah akşam

kirpikleri maviymiş dudakları mormuş

insanlarla yanılmış eski sahil

şarkılar asılı günün her saatına

hangi rastladığıma kimi sorsam

kimin kim olduğunu bilmiyormuş

denizin üstü yıldız çil çil çil

dağların arkasında saklı fırtına

kötü bir rüyadaymışız tamam

ne yapsan bir sona ermiyormuş

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Yalnızlık Şiiri

Karanlığın insanı delişrten bir ihtişamı vardır

Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım

Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından

Dudaklarımda eski bir mektep türküsü

Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim

Gözlerim gözlerini arıyor durmadan

Nerdesin?

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Yalnızlığı Denemek

gecenin ortasında ne işin var

yıldızlara dokunma yanarsın

bak birazdan ay da batacak

karanlık bulaşmasın ellerine

tersine döner yolunu bulamazsın

içi dışı uzay tozu yansımalar

sahi mi yalan mı anlayamazsın

bir rüya gemisi iskele sancak

dokunup geçiyor hayallerine

ağlayasın gelir ağlayamazsın

sevmek insanın yüreği kadar

küçükse büyüğünü taşıyamazsın

yalnızlığı da dene oldu olacak

nasıl yankılanır derinden derine

iyi midir kötü mü çıkaramazsın

insan insanı kendisi tamamlar

içinde başka dışında başkasın

eksikliğin fazlana elbet bulaşacak

öbürü sığacak bunun derisine

yoksa sabaha sağ çıkamazsın

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Yağmur Gemileri

o gemiler ki yağmur taşır

gece sabaha karşı birden

korkularımıza bulaşır

gök gürültüsüyle derinden

o gemiler ki yağmur taşır

gözümüz kamaşır şimşeğinden

o gemiler ki başkalaşır

çelişkinin diyalektiğinden

gücü çok sonra anlaşılır

insana eklediğinden

o gemiler ki başkalaşır

gelişir değiştirdiğinden

o gemiler ki şafağa ulaşır

ümitlerimizin ateşinden

devrimden devrime yanaşır

nasıl da büyür kendiliğinden

o gemiler ki şafağa ulaşır

bir çığlık gibi bedreddin`den

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Üçüncü Şahsın Şiiri

Gözlerin gözlerime değince

Felaketim olurdu, ağlardım

Beni sevmiyordun, bilirdim

Bir sevdiğin vardı, duyardım

Çöp gibi bir oğlan, ipince

Hayırsızın biriydi fikrimce

Ne vakit karşımda görsem

Öldüreceğimden korkardım

Felaketim olurdu, ağlardım

Ne vakit Maçka`dan geçsem

Limanda hep gemiler olurdu

Ağaçlar kuş gibi gülerdi

Sessizce bir cigara yakardın

Parmaklarımın ucunu yakardın

Kirpiklerini eğerdin, bakardın

Üşürdüm, içim ürperirdi

Felaketim olurdu, ağlardım

Akşamlar bir roman gibi biterdi

Jezabel kan içinde yatardı

Limandan bir gemi giderdi

Sen kalkıp ona giderdin

Benzin mum gibi giderdin

Sabaha kadar kalırdın

Hayırsızın biriydi fikrimce

Güldü mü cenazeye benzerdi

Hele seni kollarına aldı mı

Felaketim olurdu, ağlardım

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Süheyla Değildi Adın

hangi bulutlara niçin sarındın

gözlerindeki mavi kimin gökyüzü

süheyla değildi başkaydı adın

gülüşlerin donuk neş`e öksüzü

o erken sonbahar görüntüsü

inceden inceye boyanmaz mıydın

kirpiklerinin lacivert örtüsü

süheyla değildi başkaydı adın

ellerin buz gibi ağzının büzgüsü

kaç yalnızlığın gizli üzüntüsü

ne yapsan ne etsen anlaşılmadın

belki sebep kendini aşmak dürtüsü

süheyla değildi başkaydı adın

nabızlarında pişmanlığın gürültüsü

gülümsemen soğumuş çiçek ölüsü

Atilla İLHAN....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Sen Yoksun

sen yoksun

deniz yok

yıldızlar arkadaşım

ya bu gece harikalı bir şeyler olsun

yahut bir bomba gibi

infilak edecek başım

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım

istanbul minareler odamda gibi

gökyüzü temiz ve parlak

işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz

muhalif bir rüzgar karşı sahilden

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz

havada kanat sesleri

ve çılgın kokular

deniz yok

yıldızlar uzaklaşıyor

ben yine yalnız kalıyorum

istanbul minareler kaybolmuş

sen yoksun

Atilla İLHAN.....

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap