Dogru_Yol

Üye
  • İçerik sayısı

    1.928
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    20

Dogru_Yol kullanıcısının paylaşımları

  1. 17.yy. Filozofları Galileo Newton Blaise Pascal Pierre Bayle Nicolas Melabranche Thomas Hobbes G. Wilhelm Leibniz Baruch Spinoza John Locke Francis Bacon René Descartes 18.yy. Filozofları Herder Wolf Condillac Helvetius Denis Diderot Vico Voltaire Jean–Jacques Rousse... Montesquieu David Hume Immanuel Kant George Berkeley Jeremy Bentham
  2. Nerden Bileyim :)

    Sayın Can Bey Çok hoştu... emeğine sağlık....teşekkürler.....
  3. Doğruluk ..

    Sayın nazoo Çook güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler..... Tevil yapmaya, bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için, yalan söylemeye ruhsatın olduğu yerler olsa bile, efdal olan, eğer Habib-i Acemi Hazretleri gibi bir teslimiyetiniz varsa, doğruyu söylemektir ..
  4. Kumsal da Özgüven Araştırmaları

    Benjamin Franklin'in bir sözü çok anlamlıdır: “Allah kendisine yardım edene, yardım eder.” Yaptığımız her küçük hamle, bizi amacımıza yaklaştırırken önümüze vesileler çıkar. Kum Küçüktü, küçücüktü. Tüm çocuklar gibi hiçbir şeyi tam yapamıyordu. Çorbayı içerken üstüne döküyor, su bardağını deviriyor, elbisesini bile kendi giyemiyordu. Üstelik annesi babası, sürekli olarak ona onu dökeceksin, bunu kıracaksın diyordu. Çocuk kalbiyle kendinin işe yaramaz ve yetersiz biri olduğuna inanmaya başlamıştı. Okula başladığında ismi de dikkat çekmişti. Çocuklar ismiyle eğleniyorlardı: “Kum torbasına yumruk atalım.” “Kumu kovaya koyalım.” “Kumdan Kale yapalım.” Çocukken yerleşen bu inanç büyüdüğünde de kendini gösterdi. Hangi öğretmeni onu eleştirirse o konuda kalıcı bir yetersizliğin içine düşüyordu. Matematik öğretmeni, bir gün tahtaya kaldırdığında soruyu yapamayınca “Oğlum senin kafan basmıyor. Otur, sıfır. Kum tanesi kadar zekan var.” demişti. Aldığı not değil, ama öğretmenin söylediği onu çok üzmüştü. Güç bela okulu bitirmeyi başardığında üniversiteye gidemeyeceğini düşünüyordu. Yine de sınav sonuç kağıdı o kadar kötü değildi; Anadolu'da bir okulu kazanmıştı. Kafasında bin tane endişe vardı. Oraya nasıl gidecek, nasıl yalnız yaşayacaktı? Tek tesellisi, zamanı gelince her taşın yerini bulmasına olan inancıydı. Çok fazla becerisi ve başarısı olmadan liseyi bitirebildiğine göre, üniversitede şöyle ya da böyle bitecekti. Okula gittiğinde içindeki yetersizlik ve değersizlik duygusu hala oldukça derindi. Yurttaki oda arkadaşlarından Deniz özgüveni çok yüksek, çok enerjik birisiydi. Odaya girdiğinde bir çığlık atıyor ve arkadaşlarıyla şakalaşıyordu. Deniz okulda da çok ataktı; tüm derslerde söz alıyor; yeni arkadaşlarla tanışmakta çok girişken davranıyordu. Bir gün Deniz ile baş başa sohbet ederken kendi özgüvensizliğinden söz etti. Sonra da bunu aşmak için ne yapabileceğini sordu. Deniz biraz iç çekerek konuşmaya başladı. “Benim göbek adımın ne olduğunu biliyor musun?” dedi. “Göbek adım Mum. Hastanede elektrikler kesilince mum ışığında doğurtmuşlar beni, muzip dedem de göbek adı Mum olsun demiş. İlkokuldayken çocuklar hep benimle dalga geçiyordu: “Mumu yakalım”, “mumu söndürelim”, “mumun fitilini yakalım”, “bugün hava çok güneşli mum eriyecek.” Bu sözler beni çok üzüyordu. Ne var ki, şunu düşündüm. Mum küçük ve mütevazi bir unsur, ama ışık veriyor; başka mumları yakabiliyor; doğum günlerinde insanlara neşe veriyor, üstelik ateşli bir şey. Ben de mumun pozitif özelliklerini kendi yaşamımda uygulayabilirim dedim. Bu da işe yaradı. Senin ismin “Kum” da öyle. Kumda yürümek güzeldir, kum rahatlatıcıdır, tedavi edicidir. Hayatımızın vazgeçilmezi camın kaynağıdır. Kendini böyle tanımlayarak davranışlarını değiştirebilir ve özgüvenini yükseltebilirsin. Bir dene…” Kum bu konuşmadan sonra, bir arkadaşını okulun kampüsünden köye doğru giden bir yola yürüyüşe çağırdı. Yürüyüş sırasında üstünde konuşmak üzere neşeli sözler olan bir kitap getirmişti. Ayrıca mola verdiklerinde yemek için sandviç ve meyve suyu da almıştı. Çok keyifli bir yürüyüş yaptılar. Arkadaşı ayrılırken çok teşekkür etti. “Üniversitedeki en keyifli yürüyüşüm oldu” dedi. Kum çok mutluydu. İşe yaramıştı. Kendini iyi ve olumlu bir insan olarak tanımlamak, başarmak için küçük bir proje seçmek ve ona hazırlanmak insanın iyi sonuçlar almasını sağlıyordu. Kumun tedavi edici özelliği hakkında düşündü. Sınıfta derdi olan arkadaşlarının dertlerini dinlemeye başladı. Kum, onların kalplerini ısıtacak birkaç yorum yapıyordu. Kumla takılanlar, Kum'un tarzına hayran olmaya başladılar. Kum kendisindeki hızlı değişime inanamıyordu. Ama denediği yöntemler başarılı oldukça özgüveni artıyordu. Bir derste verilen en zor projeye de talip oldu. Büyük bir kararlılıkla o proje için çalıştı. Projeyi sunduğunda hocası da Kum'un projesine hayran oldu. Kum'un kaderi değişmişti. ALINTI
  5. Yüzyıllarına Göre Filozoflar

    İslam Filozofları Şehabettin Suhrever... Razi El Kındi İbn-i Tüfeyl İbn-i Bacce Gazzali İbni Sina Farabi İbni Rüşd İbni Haldun
  6. Yüzyıllarına Göre Filozoflar

    19.yy. Filozofları Charles Darwin Wilhelm Dilthey F.W.Schelling Kierkegaard Arthur Schopenhauer Friedrich Nietzsche Karl Marx G.W.Frederich Hegel Feuerbach Thomas H.Green Fichte Spencer Schleiermacher J.S.Mill Josiah Royce Edward Craid Auguste Comte 20.yy. Filozofları Paul Feyerabend M. Foucault M.F.Scheler Gilles Deleuze Jacques Lacan Karl Raimund Popper Luce Irigaray Hannah Arendt Ernst Mach Gianni Vattimo J.P.Sartre Pierre Bourdieu Alfred Jules Ayer Gotlab Frege Gilbert Ryle Franz Brentano Giovanni Gentile Benedetto Croce Edmund Husserl Agnes Haller George Santayana John Dewey Bertrand Russell Ortega Y Gasset T.W.Adorno J.Derrida Henry Bergson Felix Guattari Jurgen Habermas Noam Chomsky Martin Heidegger L.Wittgenstein Walter Benjamin Slavoj Zizek Jean François Lyota... Hans Georg Gadamer György Luckas M.M.Ponty Nicolai Hartmann John Austin John Rawls Maurice Blanchot Ernst Cassirer Saul Kripke Karl Jaspers Imre Lakatos Robert Nozick Alexandre Kojève Arna Naes C.S.Peirce Sigmund Freud Hans Reichenbach Emmanuel Mounier Emmanuel Levinas Jean Baudrillard T.Kuhn Rudolf Carnap E.Fromm Henri Poincaré Werner Heisenberg Ernst Bloch Max Horkeimer George Edward Moore Gramsci Julia Kristeva Ferdinand de Saussu... Georges Canguilhem Alain Badiou Georges Bataille Paul Ricoeur Hermann Cohen Wilhelm Windelband Paul Natorp Herbert Marcuse Louis Althusser Levi-Strauss Albert Camus Alfred Wheithead Simone de Beauvoir Heinrich Rickert Marshall McLuhan Umberto Eco
  7. Göz Yaşımla Yaşamak Zorundayım...

    Sayın zeynepkrtas Güzeldi...emeğine sağlık....teşekkürler.... Bir olay olur. Bir taraf haklıdır, bir taraf haksızdır daima. Olayın içinde olmayan ama yorum yapma hakkına sahip olan insanlar vardır. Kimi haksızı haklı bulur, kimi haklının yanında olur. Haksızın yanında olanlar olaya alet oldukları için daha fazla suçludurlar.
  8. Yemek Yerken Yaptığınız Hareketler ve Kişiliğiniz...

    Sayın zeynepkrtas Enterasan....emeğine sağlık....teşekkürler.....
  9. Masalsız Büyümemeli Çocuklar...

    Sayın zeynepkrtas Güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler.... Yaşımız ne olursa olsun. Gizlediğimiz, sakladığımız, çocukluğumuz. Kah dolu dolu yaşanan, kah yaşanamayan çocukluklar. Ama, aması var bir de, masalsız büyümemeli çocuklar.
  10. Ayrılık Hediyesi...

    Sayın zeynepkrtas Güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler.... Görmesin gözlerin gerçekleri Duyma seni nasıl sevdiğimi Unuttun mu ayrılmıştık bir temmuz gecesi Yine yandım, dayanamadı dizlerim, Daha öncede söyledim, Yüreğime kazılı ismin, dilime dolamam yasak bilesin...
  11. Elveda Sevqilim...

    Sayın cemre Çok güzeldi....emeğine sağlık.....teşekkürler..... Kimse farkında değil yokluğunun. Sensiz ne hallerde olduğumu kimse bilmiyor.
  12. Senin Ve Benim , Yani Bizim İçin...

    Sayın cemre Çok güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler.... Yeniden düşünmeliyim Not: Goncagülüm, bu aşk şiiri değil ki.....sayfanızı şiirler bölümüne taşıyorum.....
  13. Adem Öğretmenin Feryadına Ses Verin

    Sayın kalpsizim_85 Emeğine sağlık....haber için teşekkürler.... Sayın Adem Özaltığ Allah sizden razı olsun.....bütün öğretmenlerin sizin gibi duyarlı olmasını dilerim....öğrencinize çok üzüldüm ve inşallah en kısa zaman da sandalyesi alınır.....
  14. Sen Benim Huzur Bulduğum Mavi Sessizliğimsin

    Sayın cemre Çok güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler..... Şimdi Sen varsın ya dünyamda.. Artık sırtım gelmez yerlere... Sen de kendini bana bırak Mutluluk işte o zaman gelecek Önümüzdeki bütün kapıları açılarak...
  15. Sayın nazoo Emeğine sağlık.....haber için teşekkürler..... Sayın Mehmet Kızıltaş sizi tebrik ediyorum ve başarınızın devamını diliyorum..... Not: Engellilerle ilgili haber ve gelişmeler bölümüne daha farklı konular eklenir.....sayfanızı Türkiye'den Engelli Haberleri bölümüne taşıyorum....
  16. Gül Kokulu Peygamberim Seni Ölesiye Özledim

    Sayın cemre Hepside çok değerli.....emeğine sağlık....teşekkürler..... Allahümme salli ala seyidina muhammed
  17. Resimli Hadisler

    Sayın cemre Hepside çok değerli....emeğine sağlık....teşekkürler..... Allah hepimizi gafletten uyandırıp hidayet eylesin inşallah hayırlısıyla......
  18. Genç İken Yapılacak 100 Şey

    Sayın sümeyye Muhteşemdi.....emeğine sağlık....teşekkürler..... Allah dünya'yı istediğim kuluma ama güzel ahlakı ve rızasını isteyen kuluma veririm buyurur.....istemesini bilmek gerek....ama aslında isteten de o veren de o....18 bin alemde o ol demeden zerre olmaz ki....
  19. Adamın Biri Bilge Bir Kral Olmakla Ün Salmış Olan Kralın Yanına Gider. Krala Şunu Sorar : “Efendim Söyleyin Bana Hayatta Özgürlük Var mıdır? “ Kral , “Elbette” der, “Kaç Bacağın Var Senin? “ Adam Soruya Şaşırarak “İki efendim” der. Kral “Pekala, Tek Bacağının Üstünde Durabilir misin? “ “Elbette” diye cevap verir adam. Kral “O Halde Hangi Bacağın Üstünde Duracağına Karar Ver”. Adam Biraz Düşünür ve Sol Bacağı Üstünde Durmaya Karar Verir. “Tamam” der Kral “Şimdi de Öteki Bacağını Kaldır.” Adam Şaşırır “Bu imkansız kralım” der. “Gördün mü? “der kral “Özgürlük budur.Sadece ilk kararı almakta özgürsün.Ondan sonrasında değil.” Tiziano Terzani”nin “Atlı Karınca da Bir Tur Daha” adlı kitabında Okuduğum bu küçük öykü yıllardır tartışılan özgürlük kavramı üzerinde bir kez daha düşünmeme yol açtı. Hayat gerçekten böyleydi. İlk kararı alıyordun ve gerisi o ilk karara bağlı olarak gerçekleşiyordu. Hayat hata kabul etmiyordu. İlk kararın doğruysa işler yolunda gidiyordu ama eğer yanlış bir karar aldıysan, herşey zincirleme yanlış gidiyordu. Mesela mesleğini seçerken… Hasbelkader, iyi düşünmeden, yeteneklerinin farkında olmaksızın bir meslek seçtiğinde ömür boyu işini zorla yapmaya mahkum oluyordun. İşinin başındayken başka bir iş yapmayı özlüyordun. Ama biliyordun ki; özgürlüğünü kullanmış ilk kararı vermiştin ve Yeniden başlama cesaretin yoktu. Bazı insanlar vardı hayatta… Onlar ise her şeyi ardlarında bırakıp yeniden başlayacak kadarcesurlardı. Ama sen onlardan biri olamıyordun. Bunca emek bunca çalışmayı sanki çöpmüş gibi bir çırpıda atıveremiyordun. Oysa göz ardı ettiğin bir şey vardı. Hayat çok kısaydı Ve mutsuz olduğun işlerle zaman öldürmek aynı zamanda ruhunu öldürmekle eş anlamlıydı. Evlilik konusunda da iyi karar vermek gerekiyordu. Yanlış bir karar aynı evde yaşayan iki düşman yaratabilirdi. Aşk zorunluluğa dönüşebilir ve hayatını cehenneme çevirebilirdi. İlk kararı alıyordun, bu konuda özgürdün ama devamında senin kararına bağlı olmayan pek çok şey gerçekleşiyordu. Hayat kararlardan ibaretti ve kararlar birer kibritti. Doğru yerde ateşlediğinde seni ısıtacak ateş, çorbanı kaynatacak ateş oluyordu, Yanlış yerde ateşlediğin de ise, içinde bulunduğun evle birlikte seni de yakıyordu. Hayat öyle basite alınacak bir oyun değildi. Oyunun kurallarını bilmen ve ona göre oynaman gerekiyordu. Ama çoğu zaman oyunun kurallarını bilmek yetmiyordu. Çok daha önemli olan başka bir şey vardı. Kendini bilmek… Ne istediğini, neyin seni mutlu edeceğini ve kim olduğunu, Neler yapabileceğini bilmek zorundaydın. Ancak o zaman doğru kararlar veriyor ve mutlu bir hayata sahip oluyordun. Ve kararlar birer kibritti… Ya kendini yakıyordun ya da ısıtıyordun… ALINTI
  20. Felsefe Profesörü

    <embed src=http://blip.tv/play/AYGv3VUC type="application/x-shockwave-flash" width="480" height="300" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true"></embed>
  21. <object width="400" height="300"> <param name="allowfullscreen" value="true" /> <param name="allowscriptaccess" value="always" /> <param name="movie" value=http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=1076755 /> <embed src=http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=1076755 wmode="window" bgcolor="#000000" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" menu="false" scale="noScale" width="400" height="300" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><p><a href=http://www.izlesene.com/video/komik_videolar-komik-----sevgilisini-fircalayan-kedi--alt-yazili-/1076755 target="_blank" title="komik - sevgilisini fırçalayan kedi ( alt yazılı )">komik - sevgilisini fırçalayan kedi ( alt yazılı )</a> | <a href=http://www.izlesene.com target="_blank" title="izlesene">izlesene.com</a></p>
  22. Bir Gülün Duası

    Sayın cemre Muhteşemdi....emeğine sağlık...teşekkürler.... ''Beni gören gözleri ateşte yakma Ya Rabbii!'' Bu bülbül ile gül resmine bayıldım.... beni nasıl ayıltıcaksınız ?
  23. Çiçekler Ve Güller

    Sayın cemre Hepside birbirinden güzel....emeğine sağlık....teşekkürler....
  24. Gülücük Zamanı :)

    Temel'in Murat124' ü bozulunca... Temel, yıllar sonra kavuştuğu elden düşme Murat 124 arabasıyla yolculuk yaparken bir anda araba arıza yapar. Yolun kenarına çeker. Motor kapağını açar, ne oldugunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanına yanaşır. "Hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine baglayalım, çekeyim seni ilk tamirciye kadar" der. Çok sevinir Temel bu teklife. Hemen Murat'ı kalınca bir halatla Ferrari' nin arkasına bağlarlar. Ferrari' nin sahibi genç uyarır, "Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektor yapar beni uyarırsın!" Temel "Tamam!" der ve yola koyulurlar. Bir sure sonra Ferrari gaza basmaya başlar, 60,80, 100... derken Murat124 arkadan selektor yapar. Ferrari durumu hatırlar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari tekrar gaza basar, 70, 80,100... Murat tekrar hatırlatır. Ferrari yavaşlar. Yollarına böyle devam ederlerken bir Lamborghini Ferrari' ye yaklaşır ve ''Kapışalım mı?" der. Ferrari yanıtlar, -"Nesine?" -Lamborghini sahibi, "340 km. otedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur" der. Ferrari kabul eder ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220... Gaza basmaktadırlar. O arada trafiği kontrol eden polis helikopterinde görevli polis memuru, merkeze bilgi vermektedir: "Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında!!! 3 araç yarış yapıyor. Bir Ferrari ile bir Lamborghini saatte 300 km hızla yanyana gidiyorlar, arkadan da bir Murat 124 onları geçmek için 10 dakkadır selektör yapıyor!". ALINTI
  25. Gülücük Zamanı :)

    Padişahın biri: - "Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!" demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; 1.Yalancı: - "Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü." Padişah: - "Bunun neresi yalan?.." - "Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!.." 2.Yalancı: - "Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.." Padişah: - "Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!.." 3.Yalancı: - "Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!" Padişah: - "Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir." Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.Ama bir gün bir Kayserili gelmiş; - "Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.." ALINTI