Dogru_Yol

Üye
  • İçerik sayısı

    1.928
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    20

Dogru_Yol kullanıcısının paylaşımları

  1. Çürümüş Beden...

    Sayın zeynepkrtas Güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler..... Dost yanıma gelsin haber salmasın Ben gidince kıymetimi bilmesin
  2. Her yüreğim sıkıştığında yazmak çare belkide ben öyle hissediyorum İsyanlarımı sadece kağıtlara dökebildiğim içindir belkide bu düşüncem Kiminle konuşsam kime derdimi anlatsam birşeyler söyleyip susturuyolar beni Boğazıma düğümleniyor her kelime Yutkunuyorum her yutkunuşumda yüreğim kanıyor Gözlerimden damlalar süzülüyor Yüreğim yine darda yine dar geliyor bu beden bana Ruhum çıksa anca o zaman rahatlarım belki Dar geliyo bu beden bana,yüreğim yine darda Çaremse susmadan kimseye birşey söylemeden yazmak yazmak.. İhtiyaç duyduğum tek şey bir dosttu oda sendin sendin sadece,mecburuyi olmayan yada mecbur olan gidişlerdesin şimdilerde bense sensizliğin isyanında yüreğimin darlığındayım oysa benim yüreğim hiçbir vedayı kaldıramadı sindiremedi içine gidişleri şimdi senin tek dediğin elimiz mahkum gitmeliyim geri döneceğim ama biliyorum ki bazı gidişlerin dönüşü yok vedalar yabancı gönlüme ben vedalara yabancıyım.. Sensizliğin çukurun'a düştüm ben Yüreğim darda sevgilim darda Biliyormusun şimdi sen döneceğim umuduyla gidiyorsun ama bilmiyorsun bazı gidişlerin dönüşleri olmuyor yarım aslında gidişinden korkuyorum Hayattan korkuyorum... Ben nefesini nefesimden yaşayamadım hiçbir zaman Ellerinin sıcaklığını hissetmedi ellerim her zaman Gözlerine hasret kaldı gözlerim Sessini duymak yetti varlığını bilmek yetti bana uzaktada olsan Mesafeleri hiçbir zaman engel görmedim bildim ki sen varsın ben varım ömrüme ömür ekledim seni ömrüm biçtim,varlığın olduğu için dayandım bu mesafelere bu hasrete dayandım şimdi sen benden varlığını alıp gidiyorsun kolay mı sanıyorsun ömrüm ben seni ömrüm bildim insan su olmadan ne kadar yaşar nefes almasa yaşıyabilir mi şimdi bu gidişle herşeyi götürüyorsun benden varlığını hasretliğine dayandığım o varlığınıda alıp götürüyorsun benden.... Yarım,ömrüm ....Gidiyorsun ama bil ki gitsende Şu canım seni sevmekten vazgeçmeyecek Varlığını hissetmeden şu gönlüm ne yapar bilemem ama Bilirim ki bu gönül bu can seni sevmekten VAZGEÇMEYECEK... Senin uğruna nefes almaya devam edeceğim ömrüm .. En büyük umutlarımı üzerime giyeceğim ve bu sert sensizlige göğüs gereceğim Dayanacağım herşeye senin için nefes almaya devam edeceğim Sen gidiyorsun diye aşk'a arkamı dönmeyeceğim yarım Aşk'ın her halinde seni yaşayacağım senle dolu olan o günlerimi yaşacağım Ben seni senden öte SEVDİM.. Bu nefes,bu can bende oldukça yarım seni yaşar yine severim Yüregim sensizliğin dar'ında Çaremse yazmak.. Seni, sevdamı ,gidişini Ömrüm seni sevmekten vazgeçmeyeceğim Seni Seviyorum ALINTI
  3. Su Gibi

    Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez... İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın... Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin... Gürültünün parçası olursun sadece. Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düşünürler... Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda... Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!.. Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!.. Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kıyametler koparıcı olabileceğini unutma... Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil ! Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene. Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe... Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun; seller, afetler gibi... Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak... Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini... Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin... Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın... Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!.. Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!.. Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!.. Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil... Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç ?.. Veya önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi! Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset... Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı... Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla... Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Hayat ver... Vazgeçilmez ol !!.. ALINTI
  4. Ulaştırma Bakanlığı’nın hayata geçirdiği proje ile engellilere yeni bir hayat umudu doğdu. Proje, engellilere GSM operatörleri için müşteri hizmetleri personeli olarak evlerinde çalışma olanağı sağlıyor. Bu gençlerden biri de 21 yaşındaki Can Yıldız. Bir kas hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Can ayda 800 lira kazanıyor. Can, ilk maaşıyla ailesi ile yaşadığı kapıcı dairesinin banyosuna büyük bir küvet yaptırmak istiyor. Böylece banyo yaparken düşmekten kurtulacak. AŞIK olduğunuz genç kız, “Yakışıklı ama keşke yürüseydi; O sana ne verebilir” diyen annesinin etkisiyle aşkınıza nokta koymaya kalksa ne hissederdiniz? Can “Bu aşk olgunlaştırdı beni. Sevdiğim insanlara fazla bağlanmıyorum artık” diyor. Bu aldığı ilk darbe değil çünkü Can’ın. 5 yaşında konulan “Becker kas distrofisi” tanısı, 17 yaşında tekerlekli sandalyeye bağlamış onu. 18 yaşında ise bir doktorun “İyileşme umudun yok, çok yaşamazsın” sözleriyle yüzleşmeye. Şimdi 21 yaşında; omuz kaslarının zayıflığı nedeniyle sağ kolunu kullanmakta da sıkıntı yaşıyor. İlk başlarda “Niye ben” sorgulamasıyla hayata küsse de, “Ayaktakiler de ölüyor, oturanlar da” felsefesi hedeflerine ve hayallerine koyduğu engelleri kaldırtmış. Muhasebe bölümünde ön lisans eğitimi, düzgün diksiyonu ve bilgisayar bilgisi ise ayda 800 lira maaşla iş imkanı olarak çıkmış karşısına. Evden anket yapıyor O şimdi Ulaştırma Bakanlığı’nın “Ulaşımda, İletişimde, Hayatın İçerisinde Ben de Varım” projesini yürüttüğü GSM operatörlerinden AVEA’nın müşteri hizmetleri personeli. Evinden günde 150 AVEA müşterisini arayıp hem anket yapıyor, hem eksik evrak uyarısı. “Yarın ne yapacağım” kaygısı, artık yerini günlük planlara bırakmış. Bugünlerde ise alacağı ilk maaşla ne yapacağının hayallerini kuruyor. İlk önce anne-baba ve ağabeyiyle yaşadığı kapıcı dairesinin banyosuna büyük bir küvet yaptıracak. Böylece her defasında kayıp düşersem kaygısı yaşadığı klozetin üzerinde banyo yapmaktan kurtulacak. Arkasından bu yaz evlenecek ağabeyinin çeyizine destek olacak. O zaman iki saatten fazla yanından ayrılamayan Akdeniz ateşi hastası babası ve annesinin gözü arkada kalmayacak. Zira bu yıl çıkmasını beklediği ilaç, hastalığının ilerlemesini durdurunca (bunu umut ediyor) o da hayatını birleştirecek birini bulacak. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AVEA Genel Müdürü Erkan Akdemir, Genel Müdür Yardımcısı Orçun Onat ve proje koordinatörü Nüket Aşkın ile Yıldız Ailesi’nin Ankara Batıkent’teki kapısını çaldık. Nasıl fark ettiniz hastalığı? * 4 yaşında yürümüşüm. Arka arkaya da çiçek, menenjit, zatürre geçirince... Önce demir eksikliği deyip şurup verdiler. Ardından emin olamayıp biyopsi yaptılar. Parça Avrupa’ya gitti. Sonuç: Becker kas distrofisi. Kasta olması gereken protein bende eksikmiş. 3500 doğumda bir görülüyormuş. Genetik. Ama sülalemde benden başka kimsede yok. 17 yaşına kadar adım atıyordum. 5 dakika yürürsem 6. dakika yerdeydim. Sonunda sağ ayak topuğum yere değmemeye başladı. Ve hayatın değişti, nasıl baş ettin bu değişiklikle? * Lisedeydim. Bir anda tekerlekli sandalyeye oturamadım. Babam servise kucağında bindiriyor, sınıfa kucağında götürüyordu. O olmadığı zaman arkadaşlarım yardımcı oluyordu ama yardım istemeye bile çekiniyordum. İlk başta hayatın çok anlamı kalmadığını düşündüm. Dalga geçenler, gücümün yetmeyeceğini bile bile efelenenler oldu. Sonuçta dengesiz insanlar çıkıyor yani. Yalnız kaldığımda ağlardım. Hayattan umudumu kestiğim anlar oldu ama insan ister istemez olgunluğa kavuşuyor. Bu süreçte en çok ne üzdü seni? * Sevdiğim kızın ayrılmak istemesi. Bu durum aşık olmaya engel değil aslında ama insanlar önyargılı. Arkadaşımın dersanesine gidiyordu. Benim için tam anlamıyla ilkti. Annesi görmüş beni. Kızına “Yakışıklı ama keşke ayakta olsaydı, bu haliyle sana ne verebilir” demiş. Ayrıldık. Ama o ilişki olgunlaştırdı beni; çok bağlanmıyorum artık sevdiğim insanlara. Üniversitede sorun oldu mu? * Ticaret lisesi mezunuyum. Okul üçüncüsü olduğum için Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Muhasebe bölümüne yatay geçiş yaptım. 1-2 ay uyum sorunu yaşadım ama hergün gidip geliyordum. Şimdi de Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümü’nde lisansımı tamamlamaya çalışıyorum. Mezun olur olmaz kaymakamlık sınavlarına gireceğim. Belki ilk engelli kaymakam olurum. Şu anda sadece bacaklarında mı sorun? * 4 senedir kollarımda da sıkıntı var. Omuz kaslarım zayıf olduğu için sağ kolumu rahat kullanamıyorum. Tokalaşırken sıkıntı oluyor. Bilek kaslarımdaki zayıflık da bardak tutmama engel oluyor. Allah’tan solağım. Bilgisayar kullanırken sıkıntı yaşamıyorum. Ama anneme babama bağımlı yaşıyorum. Babam tuvalete kaldırıyor, banyomu yaptırıyor. Hergün 1 saate yakın spor yapıyorum. Takip ettiğim kadarıyla bu sene Kanada’da ilaç çıkacak. 13 ayda ilerlemeyi durduruyormuş. Sonra da ayağa kaldırır belki. Askere gitmemek sıkıntı yarattı mı? * Bir günlüğüne askere alınma durumu var ya gideceğim, asker olacağım. Elime silah alıp bir fotoğraf çektireceğim. Gerçi şu an birşey kaybetmiş değilim. İlaç tedavisinden sonra belki giderim. İki sene daha tecil hakkım var. İşi nasıl buldun, hayatını nasıl değiştirdi? * Bakanımıza mektup yazmıştım. Çağırdılar, konuştular ve işe alındığımı söylediler. Direncim zayıf olduğu için en küçük bir gribi bile çok ağır geçiriyorum, kalabalıklara karışamadığım için de eve bağımlı yaşıyorum. Bu iş tam bana göre. Yapacak birşey bulamıyordum. Gerçi bilgisayarımla vakit geçiriyordum ama belli süre sonra daraltıyordu o da. Şimdi iç huzuruyla uyanıyorum. İnsanın kendi parasını kazanması güzel bir duygu. İnternetten diksiyon dersi alıyorum. Seslendirme sanatçılarını ilgiyle izliyorum. Belki birgün ben de dublaj yaparım.
  5. Severek Ayrılanlar....

    Severek ayrılanlar bilirler ayrılığı Severek ayrılanlar yaşarlar pişmanlığı Çok uzak şehirlerde aynı çarpar iki yürek Çok uzak bir şehirde beklendiğini bilerek Gün gelir için yanar elin gider mektuplara Gün gelir beni ararsın gözün dalar uzaklara Yaz gelir sıcak olur akşam sahil yollarında Her adımda beni ararsın gözün dalar ufuklara Rüzgar aşkımı kucağına alsa Dağları tepeleri aşsa saçlarına ulaşsa Severek ayrılanlar bilirler ayrılığı Sen benim eş ruhumsun Unutmuş olsan hissederdim Unutmuş olsan yanımda durmazdı her sabah hayalin Seni görmek için geri geldim Sen gideli çok olmuş Nereye gidersen git Çantanda bir resmim aklında gülüşüm olsun Ben seni gerçekten sevdim Bitmez demiştim bitmedi ALINTI
  6. Seveceğim....

    Düğünün Bir davetiye getirdiler bugün bana Okuda gör dediler seni seveni Okudum inanamadım AĞLADIM Sendendi o davetiye Benim yerime başkasının adını yazmışlar "BİRBİRLERİNİ SEVİYORLAR" demişler Altına "BEKLİYORUZ" diyerek imza atmışlar Nasıl hayaller kurmuştum oysa Böylemi yapılırdı benim gibi SEVENE Gelirsem AĞLARIM dayanamam DÜĞÜNÜNE Gözyaşlarım olur BENDEN SANA HEDİYE !! ALINTI
  7. Karşımızdakini Nasıl Dinliyoruz ?

    Sayın zeynepkrtas Çok güzel konu....emeğine sağlık....teşekkürler.... Karşımızdaki insanı can kulağı ile dinlemek ve empati kurup cevap yorumu yapmak çok önemlidir....bu en güzel saygılardan biridir.... Benim karşımdaki insanı can kulağı ile dinleyip empati kurup cevap yorumu yapma tarzım karşımdaki insanın kim olduğuna ve konuştuğu konunun ne olduğuna göre değişir....
  8. Yalnızlığına Bir Ortak Bulamazsın...

    Sayın zeynepkrtas Çok güzeldi.....emeğine sağlık....teşekkürler.... Hayret edersin Etkin ve keskin gücüne bakarak Hayret edersin Yalnızlığına bir ortak bulamayarak
  9. Sen Yanımda Ol Yeter...

    Sayın zeynepkrtas Çok güzeldi....emeğine sağlık....teşekkürler.... Sen Yanımda Ol Yeter
  10. Ağlamanın Faydaları ..

    Not: Sayfayı duygusal paylaşımlar bölümüne taşıyorum....
  11. Bayların da Biyolojik Saati Var

    Erkeklerin de yaşlarının ilerlemesiyle çocuk sahibi olma oranının ciddi seviyede düştüğü ortaya çıktı. Bilim adamları tarafından yapılan araştırmada kadınlar gibi erkeklerin de biyolojik bir saatleri olduğu ve yaşın ilerlemesiyle çocuk sahibi olma oranının ciddi seviyede düştüğü ortaya çıktı. Elinizi çabuk tutun! Fransa'da kısırlık tedavisi görmekte olan 12 bin çift üzerinde yapılan araştırma sonuçlarıyla birlikte çocuk sahibi olmak isteyen erkeklerin ellerini çabuk tutması gerektiği anlaşıldı. Baba olamayabilirsiniz Araştırma sonuçları orta yaş ve üstündeki erkeklerin de baba olabileceği inanışını kıracak nitelikte çünkü sonuçlar erkeklerin çocuk sahibi olma konusunda bir biyolojik saatleri bulunduğunu ortaya koydu. Oranlar düşük Araştırmaya göre 35'inden sonra baba olma şansı düşüyor 40 yaş üstündeyse daha ciddi bir düşüş gözleniyor. Araştırmada kısırlık tedavisi gören 40 yaş üstündeki erkeklerin sadece yüzde 10'unun eşi hamile kalabildi. Ayrıca düşük oranında da üçte birlik bir artış görüldü. Bilim adamları sorunun ilerleyen yaşla birlikte “spermin DNA yapısındaki hasar”dan kaynaklandığını düşünüyor. NTVMSNBC
  12. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  13. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  14. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  15. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  16. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  17. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  18. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  19. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  20. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  21. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  22. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  23. Atatürk' ün Özel Eşyaları

  24. Atatürk' ün Özel Eşyaları